Üstat Necmeddin Şahiner’in Cemil Meriçi anlatırken kendime özgü hissedişlerim

17.12.2021
1.184
Üstat Necmeddin Şahiner’in Cemil Meriçi anlatırken kendime özgü hissedişlerim
Genç Yazar ve Sanatçılar derneğinde, Cemil Meriç ile anılarını anlatmak üzere Üstat Necmeddin Şahineri davet etmiştik  bu hafta… Üstadı evinden alıp derneğe getirmek üzere yola çıktığımda saatler biri geçiyordu… Üstatla tam saat 13:40’ta evinin önünde buluşacaktık. Trafiğin yoğun olması ve adresi bulmada zorluk çektiğimden dolayı anlaştığımız saatten 15 dakika gecikmeli ulaştım. Ulaştığımda ahde vefa üzerine sert nasihatlerinden sonra Şerif Mardin ile olan anılarından söz etti biraz. Şerif Mardin’in bir kitabının kapak resmini seçmesi için, yayın evine kendisine danışması gerektiğini özlü cümlelerle ifade etti.  Ve sonra Cemil Meriç ve Necip Fazıl ile olan bazı anılarını sözcüklere emanet etmeye devam etti. Cemal Kuntay, Zübeyir Gündüzalp, Vehbi Vakkasoğlu, Ümit Meriç gibi Türkiye de tanınmış  bazı isimleri sayarak onlarla uzun soluklu yaşadığı muhabbetinden bazı notlar aktardı bana…
 Cemil Meriç ve Şerif Mardin gibi Türkiye de tanınmış ve fikir alanında gençliğe yeni ve farklı bir düşünce ve Edebiyat mefhumunu kazandıran Üstatlar la yaşamış ve beraber teşriki mesaide bulunmuş bir şahsiyetin yanında olmaktan gurur ve sevincimin doruğundaydım. Bir yandan, Türkiye de çok yaz yazara nasip olan teveccüh ve ilgiye sahip bir düşünürün en yakın dostuyla beraber olmanın gururunu yaşarken diğer yandan da üstadın geç kaldığım için bana gecikmemden dolayı sarf ettiği tatlı tatlı uyarıların coşku ve heyecanıyla yola devam ediyordum. Cemil Meriç ile yaklaşık 10- 12 yıl bir muhabbetleri var Necmeddin Şahiner hoca’nın… Hakeza Şerif Mardin ile de bir o kadar muhabbetleri olmuş…
 Yol boyunca  üstad’ı dinlemek ve bir şeyler almak için adeta çırpınıyordum. Böylesi hırslı, güçlü, iktidarlı beyinlere biz genç kuşağın ne kadar muhtaç olduğunu terennüm ederek yoluma devam ederken birden muhayyileme Cemil Meriç’in Jurnal bir ve jurnal iki kitaplarında dizdikleri mısralar aklıma geldi. Cemil Meriç’in hâlet-i ruhiyesi itibariyle sadece iltifata değil, aynı zamanda hayata ve şefkate da susuz biri olduğunu sezinledim içimden… 1940 lı yıllarda Cemil Meriç’in, gençlik yıllarına ait kahredici hatıraları arasından silebileceği umuduyla İstanbul’a irtihalini   ve ilk tanıştıkları zamana dair anılarını bir bir anlattı Necmeddin Şahiner hocam…
Daha sonra Necmeddin Şahiner hocam, cemil Meriç’in okumaya olan hırsından söz etti. Bir an olsun başından eksik etmediği kitaplarından… İlahi kadere bağlı olarak gözlerini otuzlu yaşlarında kaybettiğinden kendisine Risale-i Nuru okuması için Necmeddin hocadan hafta bir gün evine gelip okuma talebinde bulunmuş. Necmeddin Şahiner hoca da bu talebi kabul edip her gün evine gidip kitap okuyormuş. Yol boyu Cemil Meriç  üzerine muhabbetimiz devam etti…
 Sinesinden şevkle fırlatması gereken tüm cümleleri ve anıları anlatarak bana doyumsuz bir zaman yaşattı gerçekten. Benim gibi taşrada olan birisinin İrfanın tamda merkezinde yaşamış, Cemil Meriç gibi bir mektebi yakından tanıyan birisiyle zaman geçirmek,bir şeyler duymak elbette en derûne bir huzuru verirdi… Üstadın anılarıyla ruhumda bıraktığı izler, kuşkusuz hayatımın sonraki yıllarını da etkileyecek gibiydi. Kendisini daha sonra hep ziyaret edeceğim noktasında içimden sözler veriyordum kendime. Böylesi bir hazineyi bulmuşken olabildiğince istifade edeceğimin yollarını arıyordu zihnimin arka sokakları…
Her zaman söylemişimdir ve söylüyorum : Cemil Meriç, benim düşünce dünyama su serpen bir yazar ve mütefekkirdir. Daha okumaya ilk alıştığım yıllarda dizginlenemez bilgi açlığımı, farklı olma heyecanımı, cümlelere farklı farklı libaslar giydirme özentimi gideren yazar ve mütefekkirdir. Çok açık yüreklilikle söyleyebilirim ki Cemil Meriç’i okuduktan sonra hayata ve olaylara bakış açım tamamen değişti. Cemil Meriç hayatımda bir dönüm noktasıydı. Cemil Merice olan bu sevgim ve ilgim belki de onun, üzerinden ömrü boyunca çıkarmadığı/ çıkaramadığı ‘yalnızlık’ libasının bende de olma hissi ve düşüncesiydi galiba… Kendimi bu yönüyle onunla teselli ediyordum. İçimdeki fırtınaları en açık bir şekilde sözcüklere döken yegane yazar olarak buluyordum. Cemil Meriçin mısraları, heybemde sakladığım yegane azığımdı her zaman…  Kısacası, Cemil Meriçi okurken kendimi buluyordum.
Cemil Meriç’ten hiç cebimden çıkarmadığım, okudukça heyecan bulduğum ve adeta bana ilaç gibi gelen şu cümleleriydi her zaman:
Sineklerin iştahına terk edilmiş bir leş gibiyim. Kendi hayatımı yaşamıyorum. Ve serptiğim başaklar tohum vermiyor. Herkes gibi yaşamak; tıramvay biletçisi gibi, bahıçıvan gibi.
Yalnızlık… hep yalnızlık… daima yalnızlık… kalabalıkların içindeyken bile yalnızlık…
Ve anlaşılmayan bir kalp ve anlaşılmayan bir kafa ve anlaşılmayan bir vucut. Koca şehirde yapayalnız.Dehasıyla yalnız,ıstıraplarıyla yalnız.
Cemiyet bir sümüklü böcek gibi ezer seni,zırhlı değilsin.
Hayır,severek evlenmedim. Hayatımı bir zebaniyle birleştirecek kadar yalnızdım.Yalnız ve yabancı…
Evet, cemil Meriç hayatım boyunca unutamadığım izler bıraktı bende. Yola çıkmış bir yolcunun, başaramadığı takdirde dönebileceği bir limandı cemil Meriç benim için. Hiç kimseyle uyum sağlayamadığım zamanlarımda, onun kitaplarına tutunup ayakta kala bilmeyi öğrendiğim mütefekkirdi. Mesken bulamadığım zamanlar kitapları meskenimdi. Belki çok komik olacak ama geçmişimi ve geleceğimi hep cemil mericin kitaplarında aradım. Sanki Cemil Meriç beni anlatıyordu gibi geliyordu bana hep…
İşte bu yüzden Necmeddin Şahiner hocamın Cemil merice dair söyledikleri benim için önemliydi. Böylesi bir şahsiyetin yanında acemiliğimi çok fazla belirtmemek için de iki soru dışında hiç soru da sormadım. Oysa soracak ve sormak istediğim çok sorular vardı..
İlerlemiş  yaşına rağmen âşıkane bir şekilde derneğimize gelip tecrübelerini bizimle paylaştığı için sevgili üstadım Necmeddin Şahiner hocama yüreğimden teşekkür ve hürmetlerimi sunuyorum.
Celal Demir

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.